İslam Deklarasyonu – Dikkat Çeken Bölümler
09.11.2018 tarihinde Okuma Notları kategorisine eklenmiş, 717 Kişi Okumuş ve 0 Yorum Yapılmış.
Bilge Kral lakabıyla tarih sayfalarına ismi yazılan ve 2003 yılında aramızdan ayrılan Boşnak devlet adamı Bosna Hersek’in ilk Cumhurbaşkanı, Aliya İzzetbegovic’in fikir hazinesinden İslam alemine sunduğu deklarasyon metninden dikkat çeken bazı ayrıntılar….
Bir Müslümanın adı ne olursa olsun herhangi bir kral ve hükümdarı, bir milleti, partiyi yüceltmesi ve ona benzer bir şey uğruna kendisini feda etmesi düşünülemez. Zira en güçlü İslami bilinçaltı düşüncesine göre o burada bir çeşit putperestlik ve Allahsızlık farkeder. [s/20]
(Dipnot: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) vefatından sonra Hz. Ebubekir Efendimizin (r.a.) konuşması ve sahabeye Al-İmran suresinin 144. ayetini okuduğu hadise akıllara geliyor.)
Bizim siyasi ve ahlaki başarısızlıklarımız gerçekte sadece bizim İslam’ı kabulümüz ve onu hayata geçirmemizin yansımasıdır. İslam’ın, halkların gündelik hayatına olan etkisinin zayıflaması her zaman sosyal ve siyasi kurumlar ve insanların aşağılanması ile sonuçlanmıştır. [s/29]
Hiçbir Müslüman ülkesinde halkın ihtiyaçlarına cevap verecek ve İslam ahlakının anlayışına uygun olarak geliştirilmiş bir eğitim sistemine sahip değiliz. Bu en hassas kurumu bizim iktidar sahipleri ya ihmal ettiler ya da yabancılara bıraktılar. Yabancıların para, kadro ve tabi ki program ve ideoloji verdikleri okullar Müslümanları hatta milliyetçileri eğitmedi. O okullarda bizim müstakbel aydınlarımıza itaat, teslimiyet ve yabancıların zenginliği ve gücüne karşı hayranlığın “hasletleri” enjekte edilmekte; orada yabancı terbiyeciler, daha sonra onların görevlerini mükemmel bir şekilde üstlenecek, tabilik anlayışına sahip aydınlar yetiştirilmekte. [s/34]
Kitleler İslami eylem isterler ancak kendi aydınları olmadan bunu başlatamazlar. Yabancılaşmış aydın kesimi kendi programını dayatır fakat bu kağıttan ibaret olan ülkü için kanını, terini ve heyecanını verecek yeterince insan bulamamaktadır. Karşılıklı olarak güçlerin etkisizleştirilmesi durumu, bir çeşit acz ve hareketsizlik ortaya çıkarır. [s/39]
Kanunların çokluğu ve hukuki sistemin karmaşıklığı genel olarak toplumda “bir şeyin çürük” olduğunun ve yeni kanun yapmak yerine insanları terbiye etme gereğinin işaretidir. Toplumun bozulmuşluğu belli bir sınırı geçtiği vakit kanunlar yetersiz (güçsüz) kalırlar. Onlar ya çürük yargı erkinin eline geçer veya bozuk toplumun gizli ve açık aldatmacasının aleti olurlar [s/43]
Hayatı sadece din ve dua ile değil, aynı zamanda çalışma ve bilimle tanzim etmek gerektiğine inanan, dünya tasavvurunda ibadethane ile fabrikanın yanyana olması gerektiğine izin vermekle kalmayıp talep eden, insanları sadece terbiye etmek değil aynı zamanda onların dünyadaki hayatını kolaylaştırmak gerektiğini düşünen ve bu iki hedefin birbirine kurban edilmesi için bir sebebin olmadığı fikrinde olan kimse, o İslam’a aittir. [s/45]
Bulunduğu mevki ve başarıları ve topluma olan katkıları ne olursa olsun, bireyin dokunulmazlığını reddediyoruz. [s/56]
Bugün ve geçmişte, Doğu’da olduğu kadar Batı’da da sık sık görülen şahsın yüceltilmesi hadisesi İslam’a kesinlikle yabancıdır. Çünkü bu bir çeşit putçuluktur. [s/56]
Müslüman dünyasının şu anda bulunduğu aşağı durumdan daha hızlı bir şekilde kurtulması için birlik ve beraberlik yanında, öğretim ikinci çok önemli etkendir. Müslüman ülkeler yeteri kadar sermaye sahibi değildir ve öyleyse var olan sermayelerini her şeyden verimli olan öğretime yatırmalılar. [s/57]
Medeniyet, kadından kullanılan veya tapılan bir nesne yarattı ancak bu esnada tek saygıdeğer özelliği olan şahsiyetini aldı. Anneliği ihmal ederek kadını, temel ve yeri doldurulamaz rolünden yoksun bıraktı. [S/63]
Dini tecdid pratikte, kendilerine Müslüman diyen veya genelde başkalarının onları isimlendirdikleri insanların “İslamlaşması” demektir. Bu “İslamlaşmanın” hareket noktası Allah’a güçlü iman ve Müslümanlar tarafından İslam’ın dini ve ahlaki normlarının kesin ve samimi olarak uygulanmasıdır. [s/68]
(Dipnot: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi – İslam Ansiklopedisine göre Tecdid: İslâm düşüncesinde yapısal bir unsur olarak dinle hayat arasındaki irtibatı canlandırmayı ifade eden terim. Sözlükte “yenilemek, yeni bir yol açmak” anlamındeki tecdîd, bir işi ya da bir şeyi ciddiyetle ve bir yöntemle yeniden ve aslına uygun biçimde yenileme faaliyetini ifade eder. Konuyla ilgili olarak Doç.Dr. Ebubekir SİFİL’in “Tecdid”le “İhdas” Arasındaki İnce Çizgi başlıklı makalesini incelenebilir.)

Yazar : Yazar-1
Yazar Hakkında : Bir kamu kuruluşunda Bilgisayar Mühendisi olarak görev yapıyor.
Sitemizde En Çok Okunan İçerikler




Sitemizde En Çok Yorumlanan İçerikler



